İnternetin hayatımıza girmesiyle “Türkiye bilgi toplumu olmalı” dedik durduk yıllarca. Peki bunu başardık mı? Yorum sizin….

Buna aklı başında insanların “Hayır” demesi mümkün değil. Çünkü, çağımız bilgi ve bilişim çağı, çağımız teknoloji ve dijitalleşme çağı.

Ülkeler kendi kültürleri, coğrafyaları, eğitime ve  gençlere özellikle yeteneklere verdikleri öneme göre gelişmeye çalışıyor. Ve her ülke kendi hikayesini yazıyor. Bu hikayelerden de “Gezegenin hikayesi” ortaya çıkıyor.  

Türkiye Bilişim Vakfı TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı’nın daveti gelince heyecanla gittim. “Bilgi toplumu olmalıyız ve çok çalışmalıyız. Bu çağı atlayamayız” anlayışıyla yaklaşık 27 yıl önce yola çıkan vakıf, biliyorum ki bugüne gelirken, çok sayıda projeye ilham oldu ve bilişim alanında yetişen gençlerin önünü açtı.

Berlin Teknik Üniversitesi’nde yüksek tahsilini tamamlayıp 1980’de döndüğünde baba şirketi Eczacıbaşı Topluluğu’na katıldı ve kardeşi Bülent Eczacıbaşı’ nın de desteğiyle uzun yıllar grubun “e-dönüşüm” sürecini yönetti. Yani işe kendi firmasından başladı. Sonra birikimlerini TBV ile ülke sathına yaygınlaştırmaya soyundu. O zamanlarda açık söylemek lazımsa bir avuç insan anlıyordu e  -dönüşümün ne olduğunu..

Neyse ki, bugünlere geldiğimizde e- dönüşüm’den, e-Türkiye’den, e -Devlet’ten söz ederken artık kimse  sormuyor. Yeter mi, yetmez tabii ki, daha çok yol almamız gerekiyor.

Eczacıbaşı’nın Galata’daki müze evine doğru yürürken restoranlar ve kafelerin aşırı doluluğu dikkatimi çekti. İnsanlar için pandemi sanki bitmişti, maskesiz muhabbetlere dalmışlardı.

Pandemi dedik, o süreçte sağlıkta “e –dönüşüm”ü fazlasıyla  yaşadık, HES kodunu öğrenip içselleştirdik. Aşı randevularını dijital ortamda yaptık, devlet kimlerin koronaya yakalandığını on-line takiple yakaladı. Sağlıkta yapılan reformlar ve dijitalleşme güncellemeleriyle bu alanda Türkiye pandemi sürecini yönetmeyi başardı.

Bunları düşüne düşüne ve Galata kalabalığını yara yara sonunda toplantı mekanına geldim. Upuzun masada başta Eczacıbaşı, TBV Genel Sekreteri Çağdaş Ergin ile konuklar yerlerini almışlardı.

Neredeyse Rusya – Ukrayna krizi, pandemi meselesi ve de hayat pahalılığını unutmuştuk.

Onların yerini araştırma raporları, bilişim politikaları, 27 yıldan bu yana TBV’nin neler yaptığı, “Beyin göçü mü? Beyin gücü mü?” gibi meselelere odaklandık. Bana uydu, topluma faydalı meselelerdi bunlar. Sadece gündemle yaşayamayız ki..

YETENEKLİLER  DÜNYAMIZI DEĞİŞTİRECEK
Birçok açıdan Almanya’nın nasıl bugünkü kalkınma düzeyine baktığımızda her alanda yeteneklileri baştacı edişini izleyip, “Türkiye’mizde de bu modeli işletmeliyiz” sonucuna varıyorsak, doğru yolda ilerliyoruz demektir.

Henüz yeterince başarılı değiliz ama olacağız, başka yolu yok. Eğitim her yaşa dokunmalı, gençlere ise durmadan dokunmalı. Yoksa yapay zeka nasıl uygulanır, nasıl doğru verilere nasıl varılır değil mi?

TBV, başından bu yana Tech For Good yani “İyilik İçin Teknoloji’ vizyonu doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. Eczacıbaşı, buna “Hayırlı Teknolojiler” adını da verdi, daha net anlaşılması için.

Eczacıbaşı, TBV’den sonra aradan geçen sürede beklenenin ötesinde gelişmelerin yaşandığını kabul ederken, “Teknoloji dünyayı değiştiriyor. Bunun için yeni modellere, uygulamalara ihtiyacımız var. TBV olarak hedefimiz, dünyamızın sağlıklı bir geleceğe sahip olmasına yönelik çalışmalar yapmak ve bu hikayede ülkemizin de imzasının olmasını sağlamak. Tüm projelerimizi ise veriye dayanarak geliştireceğiz. Avrupa Birliği standartlarında benzer çalışmalar yapan ağların bir parçası olmak için çalışacağız” diyor.

Eczacıbaşı, canlı bir örneklerden de söz ediyor arada.

Onu çok etkileyen bir örnek şöyle; TÜSİAD ile birlikte gerçekleştirdikleri E-TR yani e-Türkiye projesinde ödül alanlardan birisi olan İlhami Aydın’ın Tarım ve Orman Bakanlığı’nda Daire Başkanı olduğunu ve geliştirdiği  erken uyarı sistemiyle  geçen yıl çıkan büyük orman yangınlarının söndürülmesinde  başarılı olduğunu anlatıyor.

TBV Genel Sekreteri Çağdaş Ergin, vakfın faaliyetlerini anlattığı konuşmasını özetlerken, şu bilgileri verdi: “Halihazırda 4 eğitim projesi devam ediyor. Bunlardan biri SAS ile birlikte iki yıldır sürdürdüğümüz Dijital Teknoloji Geliştiriciler Programı. Amacımız bu eğitimi ana müfredata giren bir içerik, ders yapmak. Şu anda 14 üniversitede üçüncü ve dördüncü sınıflar ile yüksek lisans sınıflarında bu eğitimi veriyoruz. Bir diğeri Samsung, ODTÜ ve UNDP ile birlikte hayata geçirdiğimiz İnovasyon Geliştiriciler Projesi. Ayrıca IOT Eğitimleri ve akademisyenlere yönelik Future Learning Konferansları düzenliyoruz.”

TEKNOLOJİYE MERAKLI GENÇLERE FIRSAT
Eğitimlerin dışında ödül programları da yaptıklarını belirten Ergin, “TÜSİAD işbirliğiyle 15 senedir sürdürülebilirlik konusunda ETR ödüllerini gerçekleştiriyoruz. Bir başka projemiz matematik ve fen bilimleri alanlarındaki eğitim oyunlarının ve oyun fikirlerinin ödüllendirildiği KOD Ödülleri. Bir sivil toplum kuruluşu olarak raporlar ve özgün içerikler üretiyoruz. 2022 yılında 30 büyük şehir belediyesiyle akıllı şehir alanında bir çalışma başlattık. 2016 yılından itibaren dört farklı raporla Türkiye’yi pek çok platformda temsil ettik. 2022 yılı içerisinde ‘Beyin Göçü mü Beyin Gücü mü’ projemizin lansmanını da gerçekleştireceğiz” diye konuştu.

Bakın, son konu çok önemli.  Yurt dışına giden gençlerin çoğu geri dönmek istemiyor. TBV bu alandaki projesiyle dönüş için elini taşın altına koyuyor. Ayrıca yeni tanımlar da gelecek yakında. Bilim ve teknolojiye odaklanılarak bilimin ışığında teknoloji ve veri temelli kalkınma için de projeler yapmaya devam edecek.

BEYİN GÖÇÜ MÜ, BEYİN GÜCÜ MÜ?
Bakın Eczacıbaşı,  gençlere yaklaşırken şöyle diyor: “Dünyada yaş ortalaması 30, dünya liderlerinin yaş ortalaması 61. Öyle gençler yetiştirmeliyiz ki, kendilerine güvenmeleri, yapabildiklerinin en iyisini başarmaları, güncel davranış biçimlerini değiştirmelerini sağlamalıyız.”

Bu düşünceyle, masada karşımda oturan Şikago Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’in sunumunu izlemeye başlıyorum.  Tamam işte böyle gençler olmalı.

Kendisini TV kanallarındaki konuşmalarından tanıyordum,  toplantı vesilesiyle resmen tanıştık. İyi de oldu. Yurt dışına gidip başarılı bir beyin gücü olan Akçiğit, “Beyin göçü mü, beyin gücü mü?” meselesini de samimiyetle irdeledi.

Grafiklerle ve istatistiklerle konuya ışık tuttu. Dışarıda başarılı olan gençler, ülkeye dönünce aynı eko sistemi bulamıyorlar ve başarıdan uzaklaşıyorlar.

Ayrıca sistemimiz beyin gücü olarak dönenlerin önünü açmakta çok cimri davranıyorlar. Kıskançlıklar yapılıyor ya da küstürülüyorlar.

Başka nedenler de var, mesela ücret konusu, vs. vs.

Akçiğit’e dönüyorum yeniden. Şöyle diyor:
“Türkiye’yi uzun vadede büyütmenin tek koşulunun inovasyon ve teknolojiyi tetiklemek olduğunu söyleyen Akçiğit, “Bunun için Türkiye verilerini tek tek inceleyip, bu toprakların ne gibi sıkıntıları var bunu anlamamız gerekiyor. Firmaların beşeri sermayelerini, üniversitelerin altında ne gibi sorunlar yatıyor bunları öğrenip ona göre politikalar düzenlemeliyiz. Veri bazlı çalışmalıyız”.

Gerçekten  veri konusu bizde sıkıntılı. O da bunu anlamış ki, meseleyi ele alırken toplanan tüm verileri uzun zamanda ve ekibiyle bizzat elde etmiş.

Sözü ona bırakırken dersler çıkarmanızı bekliyorum.

“Dünyada ses getirecek bir araştırma yapmak istiyorsanız veriyi kullanabiliyor olmanız lazım. Bilgisayarı kullanabiliyor, ekonomik teoriyi anlayabiliyor olmalısınız. Bu bir kişinin altından kalkabileceği bir şey değil, ekip meselesi. Artık ekonomik araştırmalar da ekipler halinde yapılmalı. Ekipler halinde çalışmak için de fonlar, bütçeler gerekiyor. Dolasıyla artık sosyal bilimler, ekonomi, iktisat alanında da fonlar organize edilmeli. Türkiye’deki ekibimizi TBV desteğiyle kurduk. Birlikte yürüttüğümüz “Beyin Göçünden Beyin Gücüne: Yurtdışındaki Türk Bilim insanların Analizi” projemizde makine öğrenmesini kullanarak bütün ağları ortaya çıkarıyoruz, yani muazzam bir veri seti yaratıyoruz.”

Bu projeyi kitap yapmayı planlayan Akçiğit, yurt dışındaki insanlarımızın tam profilini de ortaya koymayı hedefliyor.

*Bu yazı Perihan Çakıroğlu tarafından kaleme alınmış ve ilk olarak Haber Analiz’de yayınlanmıştır.